Erkek ve kadında osteoporozun farklı insidansı on yıllardır bilinmekte ve tıpta cinsiyete özgü problemlerin varlığının ilk belirtilerinden biriydi.
Kalsiyum, kadınların kemiklerinden erkeklerin kemiklerine göre daha hızlı salınmaktadır – bu nedenle kadınlar osteoporoza daha fazla eğimlidir. Burada da yumurtalık ve plasenta hormonlarının rolü bulunmaktadır. Kemiklerden kalsiyumun hormona bağlı olarak harekete geçirilmesiyle, yeni doğan çocuğun kalsiyum ihtiyacı anne sütüyle sağlanmış olur. Kalsiyum salınımı doğumdan sonra hamilelik hormonlarının düşüşü ile gerçekleşir. Bu durum, kadınların iskelet sisteminin erkeklerden çok farklı şekilde yorumlanmasının nedenlerinden biridir. Kadınların
kemiklerinde ayrıca pankreası kontrol eden sinyal maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle kemik sadece vücudun hareketi ve duruşu için gerekli olmakla birlikte; kök hücreler için bir rezervuar, bir kalsiyum deposu ve kan şekeri için bir regülatördür (düzenleyicidir).
Bir hamilelik boyunca ve üç aylık emzirme döneminde kadın bedeni 140.000 ilave kaloriye ihtiyaç duymaktadır – ki bu kalori yine hormonlara bağlı olarak – hamilelikten önce uyluk ve kalça bölgesinde depolanır. Bu da başka bir olguyu, yani erkek ve kadın bedeni arasındaki farklı yağ birleşimini açıklar.
Yeni olan ise, her şeyden önce yağ bileşeninin cinsel steroidlere bağımlı olması ve kadın bedeninde erkeklere göre farklı şekilde kontrol edilmesidir. Gluteo-femoral bölge (kalça bölgesi), progesteron ve östradiol tarafından büyütülür ve cinsel steroidlerin etkisi altındaki lipoprotein-lipaz ile trigliseridlerin yağ hücrelerinde daha fazla depolanmasına olanak verir. Bu yönden kadın bedeninin bu bölgesinde erkeklere göre daha fazla şekil sorunları mevcuttur. Erkek egemenliğindeki tıp geçmişte bu durumu göz ardı etmiş ve kadınlardaki kilo problemlerini temel olarak diyet hataları ve gıda yetersizliği ile ilişkilendirmiştir. Yağ metabolizmasının kadın vücudunda ereklerden farklı tasarlandığının bilinci, olayların dogmatik bakış açısını değiştirecektir. Bu bağlamda ilginç olan ise, erkek hormonlarının abdominal bölgedeki beta-3adrenerjik reseptörleri yukarı doğru düzenleyerek abdominal yağların daha iyi bir şekilde mobilize edilmesine imkan sağlamasıdır. Doğal olarak, kadın ve erkek arasındaki hormonlar farklı şekilde dağılım göstermiştir, böylece vücudun bu bölgesinde de ağırlık problemleri gerek teşhis ve gerekse tedavi açısından cinsiyete özgü olması gerekmektedir. Yakın zaman önce tanımlanan ve yağ hücrelerinin mitokontrisinde bulunan “uncoupling protein 2” adlı proteinlerin de keza cinsiyete özgü hormon durumuna bağlı olarak farklı şekilde etki ettiği gösterilmiştir.