Makalenin amacı tüp bebek tedavisinde bir dizi norm üzerine karar vermek ya da yargılamak değil, bunun yerine, tüp bebek tedavisinin yalnızca infertilite yani kısırlık sorununa çözüm aramanın yanı sıra aynı zamanda doğal seçilimin en güçlü olduğu yaşam döngüsüne, insanoğlunun teknoloji sayesinde gerçekleştirdiği müdahale ile geldiği noktanın da daha iyi anlaşılması için yapılan araştırmalara bir bakış açısı sağlamaktır.. IVF yani tüp bebek tedavisi tıbbin geldiği noktanın büyük başarısı olmasıyla beraber, bir dizi öncesi ve sonrası üreme engellerini ortadan kaldırır. Çocuk sahibi olma yeteneğinin, normale oranla az olan çiftlerin yani subfertil çiftlerin üreme sağlığında oluşan seçici bariyere engel olan durumu teknolojik olarak kaldırarak ve diğer engelleri değiştirerek bebek sahibi olma olasılığını arttırır. Evrimin temel ilkesine uygun olarak, sonraki kuşaklar genetik ve epigenetik olarak yeniden üretimin teknolojik müdahaleye bağımlı hale geldiği bir çevreye adapte olacaktır. IVF’nin insan türünün sadece kültürel olarak değil, aynı zamanda biyolojik olarak da kendi teknolojimize nasıl bağımlı hale geldiğinin temel bir örneği olarak görülmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Tüp Bebek Tedavisinde İnfertil Çift Seçimi
Hem fertil hem de subfertil çiftler için bir dizi faktörün dikkatli bir şekilde değerlendirilmesinden sonra süreç başlatılmaktadır. Tüp bebek tedavisi, hem masraflı, hem psikolojik süreçte destek gerektiren hem de doğru merkez ve doktorun bulunması için araştırmaya vakit ayrılması gereken önemli bir süreçtir. Tüp bebek tedavisinde başarı için doğru hastanın seçimi de doktorun tecrübesi ve merkezin teknolojiyi doğru kullanması ve adapte olması gerektirirken aynı zamanda, infertil çiftler arasındaki ayırt edilebilir özelliklerin seçimine de bakılmalıdır. Buna örnek verecek olursak, Norveç’teki tüp bebek merkezlerinde, tüp tıkanıklığından dolayı infertil olan 25 ve 45 kg / m2’lik BMI’lı(Vücut Kitle İndeksi) iki kadın arasında seçim yapılacaksa, 25 kg / m2’lik bir BMİ’si olan hastaya, kamu tarafından finanse edilme ihtimali, BMI 45 kg / m2 olan kadına göre daha yüksektir. Her ikisi de infertil olsalar da, daha düşük beden kitle endeksine sahip kadının, obez olana kıyasla, tedavide başarı şansı daha yüksektir. Subfertil hastaların tüp bebek tedavisine erişimlerini olumsuz etkileyen diğer seçim faktörleri arasında sigara, immün yetmezlik virüsü / hepatit enfeksiyonu, psikiyatrik hastalık, seks hormonu duyarlı kanserler ve donmuş pelvis bulunmaktadır. Bu faktörler tüp bebek sürecinde başarıyı direkt etkileyen faktörlerdir.
Yüksek ekonomik gelirli devletlerin desteklediği tüp bebek tedavisinde başarı oranı yüksek infertil eşlerin seçimi bir baskı oluşturmaktadır. Bu etkiye makroekonomik düzeyde bakacak olursak, üçüncü dünya ülkelerinde devlet destekli tedavi süreçlerinde seçilen çiftlerin analizlerin daha da selektif olduğu gözlemlenebilir.
Tüp Bebek Tedavisi insan evrimini nasıl etkileyebilir?
Şimdiye kadar doğal reprodüksiyon ile Tüp Bebek Tedavisi aracılığı ile üreme arasındaki sistematik farklılıkları tartıştık.Tüp Bebek Tedavisi ile oluşan gebelikler, gametlerin ve embriyoların sübjektif olarak değerlendirilmesinden kaynaklanır ve bu değerlendirmeler doğal üremeden farklıdır. Tüp Bebek Tedavisi ayrıca, laboratuar koşullarında hücrelerin hayatta kalmasına ve gelişmesine izin veren özellikleri desteklemektedir.
Tüp Bebek Tedavisi potansiyel olarak reprodüktif başarıyı doğrudan etkilediği için daha büyük etkilere yol açabilir. En uç evrim senaryosu, üremenin tamamen Tüp Bebek Tedavisine bağımlı olduğu bir alt popülasyondur. Bu tür uç senaryolar pek mümkün olmamakla birlikte (Engel ve ark., 1996), söz konusu değişen derecelerde infertilite veya subfertilite veren kalıtsal özellikler vardır. Bu kalıtımın bir kısmı genetik olabilir ve üreme sürecini doğrudan etkileyen spesifik hastalıklarla bağlantılı olabilir. Kadınlarda, Fallop tüplerinin oklüzyonuna ve anovülasyon ve hiperandrojenizmin iki merkezi özellik olduğu polikistik over sendromuna yol açabileceği endometriyoz vardır. Her iki durumda kalıtsal bir bileşene sahiptir (Treloar ve ark., 1999; Vink ve ark., 2006). Erkek subfertilitenin kalıtsal yönleri genellikle iyi anlaşılmamasına rağmen bu durum için, kalıtımsal bir bileşenin açık endikasyonları da vardır. Bazı oligospermi vakaları Y kromozomundaki mikrodelesyonlarla ilişkilidir ve ICSI aracılığıyla babadan oğula geçtiği gösterilmiştir (Silber, 2011). Üstelik penisin doğurganlığa etkileri ile ilgili bir malformasyonu olan hipospadia, ICSI kullanılarak tasarlanan erkeklerde daha yaygındır (Ericson ve Källen, 2001). Genel olarak, Tüp Bebek Tedavisinin subfertil çiftlerin genetik olarak kalıtımsal özelliklerinin geçmesine neden olduğu gözlemlenmiştir. Tüp Bebek Tedavisi sonucu dünyaya gelen bebeklerin üzerinde devam eden çalışmaların bu grup için yüksek bir kısırlık riski göstereceğinden şüpheleniyoruz.
Fenotipik değişikliklerin bir başka örneği olarak, insan embriyolarının kriyoprezervasyonu, doğum ağırlığında bir artış ve gestasyonel yaş için büyük doğan çocukların artan sıklığı ile ilişkilidir. Ayrıca, çocuklarda ve ergenlerde kardiyometabolik önlemlerdeki değişiklikler, vücut yağ bileşimi, hormon düzeyleri ve büyüme faktörleri, ergenlik başlangıcı ve kemik uzunluğu ile de ilişkilidir.
Alıntıdır; https://academic.oup.com/humrep/article/31/7/1397/1749729